Meme Küçültme
Anasayfa > Tedaviler
Opr. Dr. Mürsel Çepni Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı | © 2023 Tüm Hakları Saklıdır. Oksijen Yazılım & Medya
Site içeriğinde bulunan bilgiler bilgilendirmek içindir, bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.
Meme Küçültme
MEME KÜÇÜLTME
Göğüsler, kadınlar için dişiliğin ve besleme yetisinin birer organı olsa da göğüslerin estetik standartlarından büyük olması kadınlarda hem fiziksel hem de psikolojik birtakım sorunlara neden olabilmektedir. Memelerin tek ya da çift taraflı olarak normal vücut büyüklüğü ile orantısız şekilde büyümesindeki asıl sorun, meme dokusunun östrojen hormonuna karşı olan aşırı duyarlılığıdır. Yani burada östrojen hormonu normal seviyelerdedir ancak uç organlarda östrojen hormonuna karşı aşırı bir duyarlılık söz konusudur.
Büyük ve sarkık memeler fiziksel birtakım rahatsızlıklara yol açarlar. Bunlar arasında; duruş bozuklukları, boyun, omuz ve sırt ağrısı, sutyenlerin omuzlarda oluşturduğu rahatsız edici oluklar, memelerde ağrı, meme altında kaşıntı ve kızarıklık sayılabilir. Genç kızlarda çok büyük memeler birtakım psikososyal sorunlara da yol açar ki genellikle bunlar utanma nedenidir. Bazı olgularda büyüklük tek taraflı olup, utanma duygusunu daha da artırabilir.
Operasyon kararından önce memelerdeki büyüklüğün hormonal bir nedene bağlı olup olmadığı, büyümenin devam edip etmediği, memede ele gelen ağrılı veya ağrısız bir kitlenin olup olmadığı sorgulanmalı ve araştırılmalıdır. Eğer bu durumlardan biri veya birkaçı var ise nedene yönelik tedavi planlanmalı, küçültme operasyonu ertelenmeli veya iptal edilmelidir. Meme küçültme ameliyatları meme gelişimini tamamladıktan sonra yapılmalıdır. Ancak bazı istisnaları vardır. Virijinal meme hipertrofisi denen durum var ise genç kızın psikososyal durumunun olumsuz etkilenmemesi için operasyon öne alınabilir.
Meme küçültme ameliyatının emzirme ve kanser ile ilşkisi
Normal süt verme için işlevsel bir meme dokusunun varlığı, bu meme dokusun yine işlevsel süt kanallarıyla meme başına bağlantısının olması ve meme başının duyarlılığının olması gerekir. Bu anatomik ve fizyolojik özellikleri bozmayan bir cerrahi girişim sonrasında emzirmenin bozulması söz konusu değildir. Meme başının bebek tarafından uyarılması, prolaktin ve oksitosin hormonlarının da rol oynadığı sinirsel ve hormonal bir döngü ile süt bezlerinde kasılmaya ve süt salgılanmasına yol açar. Bu emme refleksinin çalışabilmesi için meme başının duyarlılığının olması esastır. Meme başının duyarlılığının azalması bu döngüyü bozarak süt salınımını olumsuz etkileyebilir. Ancak son yıllarda yapılan kontrollü çalışmalarda, ameliyat sonrası ilk ayda meme başı duyarlılığında azalma sık iken, sonraki aylarda bu durumun düzeldiği gözlenmiştir. Şunu da belirtmek gerekir ki, aynı çalışmalarda büyük memeli kadınlarda meme başının titreşime ve ağrıya duyarlılığının azaldığı gösterilmiştir.
Eğer meme başı, altındaki meme dokusundan ayrılıp serbest yama olarak uygulanmış ise emzirmenin gerçekleşmesi olası değildir. Günümüzde uygulanan meme küçültme yöntemlerinin hemen tümünde meme başı bir miktar meme dokusuna bağlı olarak bırakıldığından, memenin emzirme yetisi korunabilmekte ancak miktarı azalabilmektedir. Süt üretiminin miktarını saptayan unsur, ameliyat sonrasında yerinde bırakılan meme dokusu miktarıdır. Zira meme küçültme ameliyatlarında çıkarılan dokunun büyük kısmını yağ dokusu oluşturmaktadır. Bu nedenle meme başı pediküllü olarak gerçekleştirilen meme küçültme ameliyatlarında emzirmenin mümkün olduğu gösterilmiştir.
Yapılan bilimsel çalışmalar da göstermiştir ki, meme küçültme ameliyatı meme kanseri riskini artırmadığı gibi meme dokusunun azalmasını ve çıkarılan meme dokusunun histopatolojik olarak incelenmesini sağladığı için meme kanserine yakalanma olasılığını da düşürmektedir.